Modern vergilendirme sistemi genel olarak beyan esasına dayanmaktadır. Beyan esasının geçerli olduğu vergilendirme sisteminde vergi mükellefleri, bir vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri vergiye tabi unsurları ilgili olduğu vergiye ait kanunda belirtilen beyan döneminde verecekleri beyanname ile vergi idaresine beyan etmekte ve hesaplanacak vergiyi ödemektedir. Beyan esasının katı bir şekilde uygulanmasından kaynaklanan çeşitli problemlerin; vergi idaresi tarafından muhatap alınacak mükellef sayısının çokluğu ve bu durumla bağlantılı olarak vergi idaresinin iş yükünün fazlalığı, çeşitli mükelleflerin vergi kaçırması durumunda karşılaşılan takip güçlüğü, vergiye tabi unsurun elde edilmesi ile vergilendirilmesi arasındaki sürenin uzunluğu nedeni ile vergi idaresi tarafından vergi alacağına geç kavuşulması, beyan esasında mükelleflerin vergi yüklerini doğrudan hissetmesi gibi problemler beyan esasının esnetilmesine neden olmuştur. Vergi kesintisi yönteminde ise verginin mükellefler tarafından ödenmesi yerine, kanunda sayılan vergiye tabi unsurları, yine kanunda sayılan mükelleflere sağlayan kişilerce yapılacak ödemelerden kesilmesi ve vergi idaresine ödenmesi öngörülmektedir. Ancak vergi kesintisi, mükelleflere ödeme yapan herkes tarafından yapılmayacağı gibi vergi kesintisinin yapılacak tüm ödemelerde de uygulanması söz konusu değildir. Bu nedenle bu çalışmada ilk olarak, vergi kesmeye bağlı vergi sorumluluğu hukuki ilişkisinin tarafları, hukuki ilişkinin kurulması ile tarafların görev ve yetkileri ile ödev ve hakları inceleme konusu yapılmıştır. Vergi kesintisi yöntemi başka uygulama sahaları bulunmakla beraber en çok; Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nda uygulanmaktadır. Bu uygulamalar bu sebeple çalışmada ayrı bir bölümde incelenmiş ve uygulama şartları ile esasları belirtilmiştir. Vergi kesenlerin vergi sorumluluğu ile yukarıda belirtilen çeşitli sorunların ortadan kaldırılmasının amaçlanmaktadır. Anılan amaçların büyük ölçüde gerçekleştirildiği ifade edilebilse de düzenleme yapılırken verginin yasallığı ilkesi ile mali güce göre vergilendirme ilkesine aykırı düzenlemelerin yapılabildiği de görülmektedir. Sistemin belirtilen ilkelere aykırı yönleri dışında ayrıca; mükelleflerin vergi bilincinin oluşumunu olumsuz etkilemesi, mükellefe ödeme yapan vergi kesenin mükellefin başka gelirlerini bilmemesi nedeni ile artan oranlı tarifenin sınırlı şekilde uygulanabilmesi ve bu sebeple eşitlik ilkesine aykırı uygulamaların doğabilmesine neden olması, mahsup ve iadeler sebebi ile vergi idaresine ek iş yükü getirmesi gibi olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Bu çalışmamızda anılan yönler de inceleme konusu yapılarak sistemin olumlu ve olumsuz yönleri ile Anayasa'ya aykırı uygulamalar açıklanmıştır.